Kat Malikleri Kurulunun Kat Maliklerinden Olan Alacağını 3. Kişilere Devretmesi

Kat Malikleri Kurulunun Kat Maliklerinden Olan Alacağını
3. Kişilere Devretmesi


Av. Serdar İYİGÜN, LL.M.


I. 
GİRİŞ
 
Kat Mülkiyeti şehirlerdeki konut sıkıntısına çözüm olması, şehircilik hizmetlerini kolaylaştırması ve maliyetleri düşürmesi bakımından vazgeçilmez bir toplu yaşam ve toplu mülkiyet şeklidir. Ancak toplu yaşamak, uyumlu hareket etmek, ortak giderlere eksiksiz katılmak gibi sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Çünkü toplu yaşamda belki de hiç tanışmayan kişilerin ortak olarak mal ve hizmet almaları kaçınılmazdır. Ortak hareket etmek, dolayısı ile beraberce sözleşme akdini ve taahhüt altına girmeyi gerektirmektedir. Bazı kat maliklerinin beraber yüklenilen sorumluluklarını yerine getirmemesi, özellikle kendi edimini kusursuz yerine getiren diğer kat maliklerine ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi arzu edilmeyen bir durumdur. Uygulamada kat malikleri adına hareket eden yöneticilerin komşuları hakkında hukuki yollara başvurma konusunda sıkıntı yaşadıkları bilinmektedir. Bu nedenle özellikle büyük maliyet getiren bazı işlerde işleri aksatmadan bu sıkıntıyı aşmak amacıyla yönetimce kat maliklerinden olan alacakların mal ve hizmet alınan kişilere devir[1] edildiği görülmektedir.
 
Bu çalışmada, alacağın devri hususu, devrin nedenini oluşturan tek bir sözleşme çeşidine hasredilmeden, mümkün olduğu kadar genel örnekler düşünülerek ana hatlarıyla tartışılmaya çalışılacaktır.   
 
II.    KAT MÜLKİYETİ

A.   Kat Mülkiyetinin Hukuki Mahiyeti

Kat mülkiyeti, tamamlanmış bir yapının birbirinden ayrı kullanılmaya elverişli olan daire, depo, dükkan gibi bölümleri üzerinde kurulan bir taşınmaz mülkiyet çeşididir[2]. Buna göre kat mülkiyeti esasen bağımsız bölüm üzerinde kurulan bir mülkiyettir. Ancak bu mülkiyet sadece bağımsız bölümden değil, bağımsız bölüme tahsisli olan ortak arsa üzerindeki pay ile ortak yerler üzerindeki payın birleşiminden oluşmaktadır[3]. Yasaya göre de kat mülkiyeti, bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkıdır (KMK m. 2/a). Yine yasaya göre kat mülkiyeti, arsa payı ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyettir[4] (KMK m. 3/1). Kanununda da ifade edilmiş olduğu üzere, bağımsız bölüm üzerinde ve ortak yerlerle bağlantılı olması bu mülkiyeti ortak mülkiyet çeşitlerinin yanında özel bir yerde konumlandırmaktadır[5].
 
B.  Ortak Alanların Hukuki Statüsü

Kat mülkiyetindeki her bir bağımsız bölüm, müstakil bir taşınmaz sayılacağından bunlar üzerinde toplu mülkiyet söz konu olmaz. Ancak ortak alanlar, bağımsız bölümler dışında kalan, ortaklaşa kullanma ve faydalanmaya yarayan yerlerdir (KMK m.2/b). Ortak alanlardaki ortak mülkiyet (KMK m.16/1), kat maliklerinin tamamına ait olarak paylı mülkiyet esaslarına tabidir[6]. Bu bölümdeki mülkiyet eşyaya bağlı bir paylı mülkiyettir. Yani bağımsız bölüme malik olan, ortak alandaki paylı mülkiyet payına da sahip olur[7]. Keza kanuna göre bağımsız bölümlerin başkasına devri, kayıtlanması veya kiralanması halinde, eklentiler ve ortak yerler de kendiliğinden devredilmiş, kayıtlanmış veya kiralanmış olur (KMK m.6/son).
 
C.  Kat Maliklerinin Hakları


1.    Bağımsız Bölüm Üzerindeki Hakları
Kat malikleri kendilerine ait olan bağımsız bölümler üzerinde KMK’nın ilgili hükümleri saklı kalmak şartıyla MK’nın maliklere tanıdığı tüm hak ve yetkilere sahiptir (KMK m. 15). Ancak bu hak, mülkiyet hakkına dayansa da doğal olarak sınırsız değildir. Buna göre, kat maliki bağımsız bölüm üzerinde diğer kat maliklerinin haklarına zara vermeden, objektif iyi niyet kurallarına bağlı kalarak, kullanma, yararlanma ve hukuki işlemlere konu yapma hakkına tek başına sahiptir[8]
 
2.    Ortak Alanlardaki Hakları

Ortak yerlerin paylı mülkiyet esasına dayalı mülkiyet olduğu ifade edilmişti. Ortak mülkiyet olması kat maliklerinin bu yerleri kullanma hakkına engel değildir. Bu kullanma hakkı bağımsız olmayıp, bu hakkın genel kömürlük, garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır (KMK m.16/2)[9]. Yani kanuna göre; bağımsız yerleri münhasıran kullanma hakkı olan her kat maliki, ortak yerleri, ortak mülkiyet kurallarına çerçevesinde diğer kat malikleriyle birlikte, ancak kendi bağımsız bölüme özgülenen payı oranında kullanabilecektir[10]. Bu paya oranlı düzenleme, KMK’da ‘ortak yerlerin bağımsız bölümden ayrı olamayacağına’ ilişkin ana kuralın bir sonucu gibi görünmektedir.
 
Ancak, ortak yerlerin bağımsız bölüme ait olan paydan bağımsız olmaması, tüm ortak yerlerin kullanımında o pay ile orantılı hak vermesini gerektirmeyecektir. Zira, ortak yerlerin bağımsız bölüme bağlı bir mülkiyet olması, bu yerlerin ayrı bir mülkiyete konu olamaması ile ilgili olmakla birlikte, bir çok ortak bölümdeki kullanımın bağımsız bölüme ait pay ile sınırlandırılması fiilen de mümkün değildir[11]. Bu şekilde fiilen arsa payına oranlanamayan ortak alanların MK’nın 693’teki paylı mülkiyet düzenlemesine paralel olarak kat malikleri arasında sayısal olarak eşit şekilde olması hem kanuna hem de fiilen kullanıma daha uygun olacaktır. Keza MK’daki paylı mülkiyet düzenlemesinde de her bir paydaşın eşya üzerinde bağımsız bir mülkiyet hakkı olmayıp, tek bir mülkiyet vardır[12]. Buna paralel olarak mülkiyet üzerinde tek bir kullanma yetkisi bulunmakta, ancak birden çok yetkili söz konusudur. Bu yetkililer, yetkilerinin bir kısmını tek başlarına diğer bir kısmını da birlikte kullanmaktadır[13]. Kat Mülkiyetinde de paylı mülkiyete tabi taşınmazın ortak alanları üzerinde MK’nın paylı mülkiyet düzenlemesine aykırı bir düzenleme olmaması gerektiği izahtan varestedir.           
 
D.  Kat Maliklerinin Borçları

1.   
Bağımsız Bölümle İlgili Borçları

Yukarıda kısaca değinildiği üzere, kat malikleri kendilerine ait olan bağımsız bölümlerde diğer kat maliklerinin iznini almadan diledikleri gibi kullanıp, tasarrufta bulunabilirler. Ancak kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler. Ayrıca kat malikinin, KMK md. 19’e göre ana gayrimenkulü korumak, ortak yerlere izinsiz onarım, inşaat, boya, badana yapmamak, hatta bağımsız bölümde dahi ana gayrimenkule zarar verecek onarım veya tesis yapmamak; bağımsız bölümü KMK md. 23 ve md. 24’de öngörülen müsaade ve tahsis gayesine uygun kullanma yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bağımsız bölüme ait her türlü temizlik, bakım, onarım ve sair borç ile yükümlülükler kat malikine ait olup, bu nedenle diğer kat maliklerinden herhangi bir talepte bulunamazlar (KMK md.18).
 
2.    Ortak Alanlarla İlgili Borçları

Ortak yaşamanın en önemi kurallarından bir tanesi de ortak gider ve yükümlülüklere katılma bazen de katlanmadır. Kat malikleri, ana gayrimenkulün bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar (KMK m.19/1). Ayrıca kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça, kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak; ana gayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür (KMK md. 20)[14]. Kanundaki bu düzenlemenin gerçek hayatta uygulamasına pek rastlanmamaktadır[15]. Çünkü eşit kullanılan ortak alanlara eşit aidat, paya oranlı kullanılanlara de paya oranlı aidat hesabı yapmanın uygulamada zorlukları bulunmaktadır. Eğer ortak alanların tümünde eşit kullanım varsa eşit, arsa payı oranında kullanım varsa, aynı oranda aidat ve avans hesaplaması yapılması gerektiği kanaatindeyiz. 
 
Bu hesaplanan ortak giderleri karşılamak üzere toplanan avanslara kat maliklerinin düzgün bir biçimde katılmaları ortak yerlerdeki işlerin düzenli yapılabilmesi için gereklidir. Bu giderlere katılmayan kat malikleri hakkında yönetici ya da diğer kat malikleri tarafından KMK’ye ve genel hükümlere göre dava açılabilir ve icra takibi yapılabilir (KMK md.20/2).  Ortak giderden payına düşeni ödemeyen kat maliki hakkında açılan dava ya da başlatılan icra takibi sonunda elde edilen gelir ortak hesaba aktarılacaktır[16]. Görüldüğü üzere, kat malikinin borcu tek bir kat malikine değil, bütün kat maliklerine karşıdır.
 
E.Kat Malikinin Borcunun Mahiyeti

Kanunda da ifade edildiği üzere, ana gayrimenkulde ortak alınması gerekli mal veya hizmetin masrafları bütün kat maliklerine bölüştürülerek sağlanmaktadır. Bu doğrultuda, kat malikleri kurulu kararı ile tespit edilen ortak gider miktarı, mahkemeye başvuru ile iptal ettirilmedikçe geçerliliğini koruyacağından, kat maliklerinin iptal edilmeyen karar ile belirlenen ortak gideri ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır (KMK md.32/2).
 
Kat mülkiyeti yasası ile düzenlenen ortak gider kavramı, paylı mülkiyet ilişkisindeki ‘giderler ve yükümlülükler’ düzenlemesi ile bağlantılı temele dayalıdır[17]. Kat mülkiyetinde ortak alanlar açısından paylı mülkiyet ilişkisi söz konusu olduğu için, kat maliklerinin ortak yer üzerindeki hakları ve borçları ile kat maliklerinin birbiri ile olan ilişkileri de esasen özünde ‘paylı mülkiyet’ esaslarını barındırması gerekir. Bu noktada kısaca kat malikinin ortak gider avans borçlarının mahiyetini irdelemekte fayda faydır.
 
1.    Elbirliği Borçluluğu

Bu tip borçlulukta, bütün borçlular birlikte hareket ederek tek bir borcu ifa etmek durumundadır. Borçluların ifayı dahi tek başlarına yapamayacakları ifade edilmektedir[18]. Eğer elbirliği hükümleri katı uygulanırsa bu tip bir borcun alacaklısı da eğer borçlulardan sadece birinden ya da birkaçından alacağını talep edemeyecek[19], alacaklı talebini bütün borçlulara yönlendirmesi gerekecektir. Ancak bu katı kural yumuşatılmış, borçlular borçtan dolayı müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır[20]. Bu borçluluk tipi elbirliği mülkiyetinin olduğu durumlarda, yani sadece kanunun elbirliği ortaklığı öngördüğü haller için geçerlidir[21].
 
2.    Kısmi Borçluluk

Kısmi borç, esasen bir bütün olan, ancak edimi bölünebilir nitelikte olan bir borçtur[22]. Bölünemez edimlerde kısmi borç ilişkisi kurulması mümkün değildir. Bölünebilen bir edimimin birden fazla borçlusu arasında ticari işler haricinde teselsül söz konusu olmaz[23].
3.    Müteselsil Borçluluk

Müteselsil borç, kısmi borçta olduğu gibi bölünebilen bir edimin, birden fazla borçlusunun her birinin, sadece kendi edimini değil, bütün edimi ifa etmek zorunda olmasıdır[24]. Türk Hukukunda kısmi borçluluk esas, müteselsil borçluluk istisnadır[25]. Taraflarca özel olarak kararlaştırmamı ve kanunda belirtilmemiş ise, müteselsil borçluluk doğmaz[26].
 
4.    Kat Malikinin Borçlarının Hukuki Mahiyeti

Bu kısa bilgiler ışığında; kat mülkiyetinde ortak yerlerde elbirliği mülkiyeti değil paylı mülkiyet söz konusu olduğundan, ortak giderler bakımından elbirliği borçluluğunun söz konusu olamayacağı aşikardır. Yine kanunda öngörülmediği için kat malikleri arasında müteselsil borç ilişkisi mevcut değildir.

Kat malikinin borcu, edimler bölünebildiği ölçüde kısmi borçluluktur. Ortak borç kavramı içerisinde, alınan mal ve hizmet için ortaya çıkan borç kat malikleri arasında bölünmektedir. Ancak bu borç KMK çerçevesinde diğer (tüm) kat maliklerine karşı olduğu kadar, sözleşme gereği mal veya hizmetin alındığı alacaklıya karşı olan borçtur. Kat maliki kendi payına düşen borcu ifa ettiği takdirde, ne alacaklıya karşı ne de diğer kat maliklerine karşı borcun tamamından sorumlu olacaktır. Eğer kat maliki kendine düşen edimi ifa etmez ise, hem mal ve hizmetin alındığı alacaklı, hem de yukarıda izah edildiği üzere, yönetici ya da herhangi bir kat maliki tarafından aleyhinde dava ikame edilebilecek ya da direkt olarak icra takibi başlatılabilecektir. Alacaklı borcun kendisine ödenmesini, diğerleri ise ortak hesaba ödenmesini talep etseler de, talep edilen edim aynı bölünmüş edimdir. Burada önemli olan, tek bir edimin kat maliklerince aralarında teselsül olmadan paylaşılmasıdır. Kanımızca burada birden çok borç ve birden çok borçlu söz konusudur.
 
Yeri gelmiş olması bakımından bir noktaya dikkat çekmekte fayda vardır. Kural olarak kat maliklerinin taraf olduğu sözleşmeler için kat malikleri arasında teselsül olmaması her ne kadar ana kural olsa da, kendine özgü ilkeleri olan bazı hukuk dallarına ait sözleşme tipleri bu kuralın istisnasını oluşturabilir. Örneğin iş Hukukunda ‘işçinin korunması ilkesi’[27], ‘işçi yararına yorum ilkesi’[28] gibi kendine has bazı ilkeleri mevcuttur. Kat malikleri ortak istihdam ettiği personele olan borçlar bakımından KMK hükümleri çerçevesinde kısmi borçlu olması gerekirken, iş hukuku bakımından ise, kat malikleri ‘birlikte istihdam’ olgusu içerisinde işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olabileceklerdir[29].
 
F. Ortak Giderlerin Teminatı

Yukarıda izah edildiği üzere, kat malikleri arasında müteselsil sorumluluk öngörülmese de, kanunda açıkça bir müteselsil borçluluk hali mevcuttur. O da, bağımsız bölümlerin birinde kira akdine, oturma (sükna) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananların kat malikinin KMK m.20 uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan ve gecikme tazminatından kat maliki ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmalarıdır[30] (KMK m.22/1). Yasa koyucu KMK md. 22’deki ‘Ortak Giderlerin Teminatı’ olarak getirilen düzenleme ile kat malikinin bağımsız bölümü kullanmaması ihtimalinde de ana taşınmaza ait ortak giderin düzenli ödenmesini amaçlamıştır[31]
 
Ayrıca kat malikinden tahsil edilemeyen alacakları garanti altına almak amacıyla KMK md. 22/2 ile MK’daki sisteme uygun bir kanuni ipotek hakkı getirilmiştir. Böylece, kat malikinin borcu KMK md 22/1’e göre alınmazsa, mahkemece tespit edilen borcunu ödemeyen kat malikinin bağımsız bölümü üzerine, varsa yöneticinin yoksa kat maliklerinden birinin yazılı istemiyle bu borç tutarı için, diğer kat malikleri lehine kanuni ipotek hakkı tescil edilir. MK. md. 893/son hükmüne yollaması ile, alacaklıların, bu kanuni ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.
 
Yine aynı madde ile alacağı temin amacıyla getirilen önemli bir husus da, kat maliklerinin, gider borcunu ödemeyen kat maliki veya diğer sorumlulardan olan alacaklarının öncelikli olmasıdır. Kanun koyucu ‘öncelik’ ifadesine yer vermiş ancak derecesine yer vermemiştir. Bu nedenle öncelik hakkının İİK’daki hükümlere göre belirlenmesi uygun olacaktır[32].
 
G. Ortak Sözleşme ve Devir (Temlik) Şartı
                 

Kat maliklerince ortaklaşa alınacak mal ve hizmetler için bir sınırlandırma mevcut değildir. Kat malikleri KMK ve genel hükümler çerçevesinde beraberce her türlü sözleşmeye taraf olup, her türlü mal ve hizmeti alabilirler. Yukarıda değinildiği üzere, kapıcı, bahçıvan, güvenlikçi ya da başka ihtiyaçlar için personel istihdam edebilir, ortak alanlarda tadilat yaptırabilir, ortak yerler için kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapabilir, ya da mevcut ortak yapı için kira sözleşmesi imzalayabilirler.
               
Bunların karşılığı olan borçlar bakımından kat malikinin borcu, KMK’ya göre, kat malikleri kurulunun tüzel kişiliği olmadığından, tüm kat maliklerine, ancak genel hükümlere göre ise sözleşmenin diğer tarafı olan mal veya hizmet alınan alacaklılaradır. Uygulamada yöneticilerin, yaptıkları sözleşmelere, kat maliklerinin borçları için diğer taraf lehine alacağın devrine ilişkin hükümler koydukları ya da ayrı bir devir sözleşmesi düzenledikleri görülmektedir. Devre ilişkin talebin daha ziyade apartman veya toplu yapı yönetimlerinden geldiği görülmektedir. Alacağın devrine yol açan düşüncenin ardındakiler genellikle şu şekildedir: Yöneticilerin borcunu ödemeyen komşuları hakkında hukuki işlem başlatmakta sıkıntı yaşamaları, borcunu ödeyen kat malikleri hakkında yapılması icap eden dava ve icra takibi gibi hukuki prosedür ve masraftan kaçınmak, borcunu ödemeyen kat malikleri nedeniyle ödeyenlerin haksız yere takiple karşı karşıya kalmaları ve bunların sonucunda yapılması gereken işlerin aksamadan devam etmesi.  
                
III. ALACAĞIN DEVRİ
             
Bu noktada çok kısaca BK’da düzenlenen alacağın devri hükümlerine değinerek, sonuç olarak bu şekilde yapılan bir devrin mahiyetini ve sonuçlarını irdelemeye çalışacağız.
 
A. Hukuki Mahiyeti

Türk Hukuk siteminde alacağın devri sözleşmesel niteliği haizdir[33]. Bununla bir alacağını devir eden ile alacağı devralan arasında bir sözleşme kurulur ki, bu sözleşmeyle, devreden, borçludan olan alacağını 3. kişiye (devralan) intikal ettirmiş olur. Böylece 3. Kişi, borçlu karşısında alacaklı sıfatını kazanır.
 
Hukuksal bir işlem olan bu sözleşmede alacaklının bir tasarruf işlemi söz konusudur[34] ve borçlunun muvafakati aranmaz[35]. Doğal olarak alacaklının hem hukuksal işlem ehliyetine hem de tasarruf yetkisine sahip olması gerekir[36]. Alacağın devri sözleşmesinin yazılı olarak yapılması geçerlik şartıdır (BK md. 184/1).
 
Mevcut olmayan bir alacağın devri, konusu bulunmaması sebebiyle geçersiz olup, devreden BK md. 191 gereği ‘garanti yükümlülüğü’ çerçevesinde sorumlu tutulabilecektir.
 
‘Alacağın devri vaadi’ sözleşmesi yapılması da mümkündür. Bu bir tasarruf işlemi olmadığı için[37], tasarruf yetkisine gerek yoktur. Alacağın devri vaadinde bulunma BK md. 29 anlamında ön sözleşme olmadığı gibi[38], alacağın devri hükümlerine değil, borç doğuran sözleşme hükümlerine tabidir[39]. Alacağın devri vaadi, herhangi bir şekle bağlı olmayan (BK md. 184/2),  alacağın devredilmesi borcu yükleyen bir sözleşmedir, bu nedenle direkt olarak alacak devralana geçmez. Tasarruf işlemi olmadığı için henüz mevcut olmayan bir alacağın devrinin vaad edilmesi mümkündür. Eğer vaad edilen alacak doğmazsa, vaad eden BK md. 112 kapsamda sorumlu tutulabilecektir[40].
 
Devrin geçerliliğinin, devredilen alacağın geçerliliğine bağlı olup olmadığı meselesi önem arz etmektedir. Bu konu, ‘alacağın devrinin sebebe mi bağlı olduğu’ yoksa ‘sebepten soyut mu olduğu’ hususu ile alakalıdır. Ancak kanunda bu konuda bir düzenleme olmadığı gibi, öğretide de bir fikir birliği yoktur[41]. Biz bu tartışmalara girmeden, direkt olarak konumuzla ilgili olan kısmına değinirsek, kat malikleri kurulunda alınan karar ile yapılması kararlaştırılan bir işin (sözleşmenin) yönetimce yapılması durumunda, sözleşmenin diğer tarafına (örn. müteahhide) kat maliklerinden olan avans alacağının temlik edilmesi halinde, sonradan kat malikleri kurul kararının mahkemece iptal edilmesi durumunda mevcut sözleşmenin ve buna bağlı alacağın devrinin geçerliliğini koruyup korumayacağı meselesi önem arz etmektedir. Bu noktada kısaca alacağın devrinin unsurlarına değinmekte fayda vardır.    
 
B. Alacağın Devrinin Unsurları

 
1. Mevcut Bir Alacağın Varlığı

Devir sırasında üzerinde tasarruf işlemi yapılacak mevcut bir alacak olması gereklidir. Alacaklı henüz muaccel olmasa bile borç ilişkisinden doğmuş bir alacağını bir başkasına devredebilir. İleride doğacak alacakların da devir konusu yapılabileceği kabul edilmektedir[42].
 
2. Alacağın Devrine Bir Engel Bulunmaması

Devir konusu alacağın hukuken geçerli ve talep edilebilir bir alacak olması gereklidir. Alacağın devri kanunen veya sözleşme ile bile yasaklanmış ise (örn. BK md.410, İş Kan. Md. 35, MK md. 25/4) devredilemez. Bu halde yapılan devir geçersiz olur ve ayni hak devrindekinin tersine iyi niyet korunmaz[43].
 
3. Yazılı Sözleşme Yapılması

BK md. 183/1’e göre alacağın devri için yazılı sözleşme yapılması kanuni geçerlik şartıdır[44]. Bizce ayrı bir sözleşme şart olmayıp, yapılan yazılı bir sözleşmeye devir hükümleri ekleyerek de yapılabilir. BK md. 13 vd. maddeleri burada da geçerli olacaktır. Taraflar sözleşmenin yazılı olması şekil şartını hafifletemez ancak ağırlaştırabilirler[45]. Bölünebilir alacaklar kısmı olarak devrolunabilir.  Sözleşmede alacağı devreden ve devralanın açıkça kimler olduğunun belli olması gerekmektedir. Alacağın devri vaadi sözleşmesinin herhangi bir şekle bağlı olamadığına değinilmişti.
 
 
 
C. Alacağın Devrinin Amacı

Bütün kazandırıcı işlemlerde olduğu gibi alacağın devrinin de bir sebebi bulunmaktadır[46][47]. Bunlara kısaca değinmek gerekirse;
 
1. İfa Amacıyla Devir (causa solvendi)

Alacaklı herhangi alacağını tahsil edip 3. kişiye olan borcunu ödemek yerine, borcunu ifa için bu alacağını devredebilir. Bu durumda alacaklı aradan çıkar ve 3. kişi alacalı duruma gelir.
 
2. Tahsil Amacıyla Devir

Tahsil amacıyla devirde alacaklı çeşitli nedenlerle borçludan olan alacağını bizzat tahsil etmek yerine, tahsil etmesi amacıyla 3. kişiye devretmektedir. Bu devir inançlı bir işlemdir[48]. İnançlı devirlerde de alacak devredilmiş olur, ancak bu durumda alacağı devralan devredenle arasındaki inanç anlaşmasına uygun davranmakla yükümlü olur.
 
3. Teminat Amacıyla Devir

Bu halde alacaklı, alacağını 3. kişiye olan borcu nedeniyle borcun teminatı olmak üzere devretmektedir. Bu devir de inançlı bir devirdir[49].
 
4. Bağış Amacıyla Devir (causa donandi)

Bağış amacıyla devirde de, alacaklı, borçludan olan alacağını bağışlamak amacıyla 3. kişiye devretmektedir.
 
D. Kat Malikleri Kurulunun Kat Maliklerinden Olan Alacağının 3. Kişiye        Devri

Yukarıdaki açıklamalarımızda değindiğimiz üzere, uygulamada genellikle kat malikleri adına yönetim tarafından bir borcun ifası amacıyla devredilen alacaklar, esasen sözleşmenin diğer tarafının kat maliklerinden yapılacak işin karşılığı olan kendi alacaklarıdır. Bu husus, tek başına devir işlemine engel değildir[50], zira kanunda bir engel mevcut değildir[51]. Ayrıca kat maliklerinin ortak olarak bir başka alacağının (örn. ortak yerdeki kiraya verilen yerdeki kira alacağı) devredilemeyeceği anlamına da gelmemektedir. Bunun yanında yukarıda açıklandığı üzere, yöneticiler genelde bazı sıkıntılarla karşılaşmamak amacıyla bu alacakları devretme yoluna gitmektedirler. Zira ortak yerden olan gelir, avans borcunu ödeyen kat maliklerinin de geliridir. Borcunu ödemeyen kat malikinin payını bu ortak gelirden ayırma imkansızlığı nedeniyle, olası bir icra ve haciz işleminde borcunu ödeyen kişilerin alacakları da haczedilmiş olacak ve bu gelirin karşılığı olan diğer işler aksayacaktır. Bu nedenle bu şekilde alacağın devri usulüne pek rastlanılmasa da, teminat olarak devredildiği durumlar mevcuttur.
    
Kat malikleri kurulunda kanuna uygun bir şekilde karar alınması ve bu kararın mahkemece iptal edilmemesi durumunda[52], ödenmesi kararlaştırılan avanslar açısından her kat malikinin kısmi borçlu olduğu ve bu avans borcunun ödemekle yükümlü olduğu açıklanmıştı. Buna göre, yapılacak bir alacağın devri sözleşmesi, her kat malikinin kısmi borcu üzerinde etkili olacak şekilde geçerli olacaktır. Yani alacağı devralan bütün borcu tek bir kat malikinden talep edemez. Bu durumda her kat maliki kurul kararınca borçlu olduğu avans tutarını yöneticiye veya ortak hesaba değil, alacağı devralan 3. kişiye ödemek durumundadır[53].  
 
E. Kat Malikleri Kurul Kararının İptali Durumu

Alacağın devrinin sebepten soyut mu olduğu yoksa sebebe bağlı mı olduğu tartışması içerisinde, sebebe bağlı olduğunun kabul edilmesi durumunda yukarıda verdiğimiz örnekte kat malikleri kurul kararı herhangi bir sebepten dolayı iptal edilirse, buna bağlı yapılan sözleşme ve dolayısı ile alacağın devri de geçersiz olacaktır.
 
Doktrindeki çoğunluğun ve Yargıtay’ın görüşleri doğrultusunda, sebepten soyut olduğu görüşünün kabul edilmesi durumunda şu husus göz ardı edilmemelidir: Uygulamada kat malikleri kurulunda yapılacak iş ve kat maliklerinin ödemesi gerekli tutarlar da belirlenmek suretiyle karar alınmaktadır, ayrıca yöneticinin KMK md. 37 uyarınca bir işletme projesi ve kat maliklerine tebliğ etme zorunluluğu bulunmaktadır. Yönetimce bu karara ya da kesinleşen işletme projesine dayanılarak yapılan sözleşmenin metnine, devrin sebebini oluşturan bu ilişki sokulmaktadır. Böylece sözleşmenin taraflarınca alacağın devri sebebe bağlanmış olmaktadır. Bundan sonra kat malikleri kurul kararı iptal edilse de, kanaatimizce artık taraflarca alacağın devri sebebe bağlanmış olduğu için buna bağlanan alacağın devri de geçersiz olacaktır[54].
 
Kat malikleri kurulunda ana taşınmazın genel gider, avans, mutat yönetimi, yönetici ile denetçinin seçimine ilişkin alınan kararlar hakim tarafından iptal edilse de, iptal edilinceye kadar geçerliliğini korur[55]. Yani iptal kararı (ex tunc) olarak geçmişe etkili değildir. Ancak taraflarca alacağın devri yukarıda izah edildiği şekilde sebebe bağlanmamış ise[56], soyutluk prensibine göre, kat malikleri kurul kararı KMK md. 33 gereği yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda dahi (örn.: ortak alanın kumarhane olarak kiraya verilmesi ya da oy birliği ile alınması gerekli bir kararın oy çokluğu ile alınması gibi) her ne kadar alacağın varlığı ve alacağı devreden yöneticinin tasarruf yetkisi baştan itibaren hükümsüz olsa da yapılan devir sözleşmesi geçerliliğini koruyacaktır. Böylece, bu görüşün kabulü halinde, duruma göre (örn. yapılan sözleşme ve iş halen devem etmekte ise) alacağı devir alan kişi ya da kat maliki genel hükümler çerçevesinde sözleşmeyi imzalamış olan yöneticiden vekilin sorumluluğu çerçevesinde tazminat talep edebilecektir, zira KMK md. 38 uyarınca yönetici kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumludur. Bunun yanında alacağı temlik alandan sebepsiz zenginleşme şartları ile aldıklarını iade etmesi istenebileceği gibi, ayrıca genel hükümler çerçevesinde alacağı temlik alan da bu süre zarfında yapmış olduklarının karşılığını talep edebilecektir.
 
Ancak şu husus da unutulmamalıdır ki, alacaklının kendisinin yararlanamayacağı bir hakkı devretmesi durumunda, bu hakkı devralan 3. kişi de bu haktan yararlanamaz[57]. Sadece alacağın devri bu alacağı talep edilebilir bir hale getirmez[58]. Ayrıca bununla birlikte hiç kimsenin sahip olduğu haktan fazlasını devredemeyeceği (nemo plus iuris transferre potest quam ipse habet) göz önüne alındığında, alacaklının kendisinin sahibi olmadığı bir hakkı devretmesi pek mümkün görülmemekledir. Bu şekilde bir devrin geçerli olduğu kabul edilse de devralanın bu hakka dayanarak bir talepte bulunması MK md.2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması teşkil edecektir.
 
IV. SONUÇ

Kat malikleri kurulu uygulamada her ne kadar sözleşmenin diğer tarafına kendi alacağını devrediyor gibi görünse de, bu devirin her iki taraf açısından da olumlu bazı yönleri bulunmaktadır. Bize göre bu devri yapmaya özellikle değer kılan bazı olumlu yönleri şu şekildedir:
 
-   Kat maliklerinin borçlarının kısmi olması ve aralarında teselsül bulunmaması, kat malikleri kurulunun tüzel kişiliği olmaması ile yöneticinin kat maliklerine karşı vekil gibi sorumlu olması, ayrıca yöneticiye karşı ikame edilebilecek davaların KMK md. 38’e göre kat malikleri kurulu, ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulu kararlarının iptaline ilişkin davalarla sınırlı olması gibi nedenlerle[59], kat maliklerinden alacaklı olan kişilerin her halükarda kat maliklerine ayrı ayrı dava açmaları ve icra takibi yürütmeleri gerekmektedir[60]. Bu durum alacaklılar açısından pek avantajlı değildir. Bu bakımdan alacağın devri sözleşmesi ile, bu durum her ne kadar değişmese de, alacaklı kendisine yapılacak devir nedeniyle BK md.190 gereği zorunlu olarak verilecek bilgilerle kimden, hangi oranda alacaklı olduğunu bilecek konuma gelecektir. Uygulamada özellikle bağımsız bölümün el değiştirmesi durumunda, yeni kat malikinin borçtan haberdar olmaması, hangisinin borçlu olduğu gibi tartışmalar bütün taraflar açısından sıkıntılı, içinden çıkılmaz hukuki sorunlara neden olmaktadır[61]. Bu şekilde bir devir anlaşması ile alacaklı açısından takipteki ve davadaki husumet sorunları biraz olsun çözümlenebilecektir kanaatindeyiz. 
 
-   Alacaklı, borçluları ve miktarları bileceğinden, borcunu ödemiş olan kat maliki haksız olarak takibe maruz kalma ve bağımsız bölümüne ipotek konması tehlikesinden kurtulmuş olacaktır.  
 
-   Alacağı devreden açısından, borcunu ödemeyen komşulara takip yapma sıkıntısı ortadan kalkacak, yapılması gereken mahkeme, icra gibi sıkıntılı ve bilgi gerektiren işler ile masraflarından kurtulmuş olunacaktır. 
 
-   BK md. 189, “Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer” hükmünü havidir. Kanımızca alacağı devralan açısından devrin en önemli sonucu budur. Buna alacağı devralan sadece alacağı değil, KMK’ya göre mevcut olan diğer hakları da devralmış olacaktır. Buna göre,
 
-   Alacağı devralan, alacağının yanında talep edeceği temerrüt faizi ile birlikte ayrıca[62], hemen hemen hiçbir yerde mevcut olmayan aylık %5 gecikme tazminatı talep hakkı elde etmiş olacaktır.
 
-   Alacağı devralan, sözleşmenin nisbiliği ilkesi gereği sadece iş yaptığı kat malikinden alacağını talep edebileceği halde, yukarıda değinildiği üzere, KMK’ya göre kiracı ya da sair bir hakla bağımsız bölümde oturan kişiden de müteselsil sorumluluğu nedeniyle talepte bulunma hakkı kazanmış olur.
 
-  Alacağı devralan, kat maliklerine tanınan KMK md. 22/1’deki kanuni ipotek hakkını da elde etmiş olacaktır. Her ne kadar MK. md. 893’de kat maliklerine iş yapacak ve malzeme temin edecek bazı kesim için kanuni ipotek hakkı mevcut olsa da, bu hakka sahip olmayanlar da bu şekli ile bu hakka kavuşmuş olacaklardır.
 
-   Her ne kadar işçi alacakları zaten öncelikli olsa da, alacakları bakımından hiçbir önceliğe sahip olmayan adi alacaklılar bile, alacağı devralmak suretiyle yukarıda değinildiği üzere, KMK md. 22/son. hükmüne göre İİK çerçevesinde alacaklılar arasında önceliğe sahip olacaklardır.
 
-  Vekil sorumluluğuna sahip yöneticilerin şahsen alacağın devrinde garanti sorumluluğu olup olmayacağı ayrıca tartışılacak bir konudur. Fakat yöneticilerin özellikle, eğer kat malikleri kurulunda kendilerine alacağı devir etmeleri yönünde alınmış bir karar yok ise, alacaklının alacağın devrinde garanti sorumluluğunu düzenleyen BK md.191 ve md. 193’deki düzenlemesini göz ardı etmemeleri gerekir.


[1][1] 6098 Sayılı BK ‘alacağın temliki’ kavramı yerinde ‘alacağın devri’ kavramını tercih etmiştir. Biz de kanuna uygun olarak temlik yerine devir kelimesini tercih etmekteyiz.
[2] Germeç, Mahir Ersin; “Kat Mülkiyeti Hukuku”, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, Seçkin, 2008, Ankara, S.35.
[3] Oğuzman- Seliçi-Oktay/Özdemir; S.607-609.
[4] Kat mülkiyetinin özel bir mülkiyet olduğu görüşü hakimdir. Germeç, S. 35, Oğuzman, Kemal - Seliçi, Özer - Oktay Özdemir, Saibe; “Eşya Hukuku”, Yenilenmiş 15 Bası, Filiz, 2012, İstanbul, S.609. “Özel mülkiyet” kavramının eleştirisi ve kat mülkiyetinin niteliği için bknz. Sungurbey, İsmet; “Kat Mülkiyetinin Temel Sorunları”, Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, C:1, Sa:2. Yazar, Alman ve Türk Kanunlarının, paydaşları “herkes kendi evinin beyi” ilkesine göre kendilerine ayrılan bölümlerde egemen kılmak için bu kavramın çıkartıldığını ifade etmektedir. A.g.e. S. 151
[5] Oy, Osman; “Apartman/Site/Toplu Yapı Yönetimi”, Beta, 2009, İstanbul, S.33; Germeç, S.67.
[6] Oğuzman- Seliçi-Oktay/Özdemir; S.608.
[7] Oğuzman- Seliçi-Oktay/Özdemir; S.609.
[8] Germeç, S.304.
[9] Toplu Yapılardaki Ortak Yerler için bknz. KMK md. 67.
[10] Germeç, S.310.
[11] Bknz. aynı görüş, Germeç, S. 310. Ancak yazar bazı yerlerin paya oranlı kullanılamayacağını ifade etmekte ise de, bazı ortak alanların belli bir alanının elaltına alınarak yani paya oranlı olarak bölünerek kullanılabileceğini ifade etmektedir. Kanımızca arsa payı oranı ile kullanım hesaplamak çoğu zaman fiili olarak zor olmakta ve uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Örneğin, 10 daireli bir apartmanda 10 araçlık otopark olması durumunda, bütün kat maliklerinin arsa payı oranında kullanım imkanı yoktur. Uygulamada da böyle durumlarda eşit olarak birer araçlık kullanım şeklinde yapıldığı görülmektedir. Yine aynı şekilde, merdiven, asansör, tesisatlar gibi ortak kullanıma tabi yerlerin de bağımsız bölüm payı ile orantılı kullanılması pek mümkün değildir.
[12] Öztaş, İlker; “Paylı Mülkiyette Paydaşın Kullanma ve Yararlanma Hakkı”, 1. Baskı, On İki Levha, 2011, İstanbul, S.62.
[13] Öztaş, S.62.
[14] Toplu Yapılardaki hüküm için bknz. KMK m.72. KMK m. 20’deki ilkeler toplu yapılar için de geçerlidir. Germeç, S.570.
[15] Kanunda dikkat edildiği üzere,’ eşit’ olarak ve ‘payı oranında’ sorumluluk ayırımı yapılmıştır. Bizim çalışmamız açısından bu ayırımın önemi olmaması nedeniyle, detaylarına girmemeyi tercih ediyoruz. Keza uygulamada da, aidat ve avans tutarları belirlenirken, kat maliklerinin pay oranlarına göre değil, daha ziyade eşit olarak paylaştırıldığı görülmektedir. 
[16] Germeç, S.579.
[17] Akıncı, Yağmur; “Kat Mülkiyetinde Ortak Gider ve İfası”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı, Özel Hukuk Bilimdalı, Yüksek Lisans Tezi, 2011, İstanbul, S.4.
[18] Kapancı, Berk; “Birlikte Borçlulukta Borçlular Arası İlişkiler”, Vedat, 2014, İstanbul, S.7. Ancak kanımızca tek bir borçlu borcu ifa ederek, diğerlerine rücu edebilecektir.
[19] Canyürek, Murat; “Müteselsil Borçlulukta İç ve Dış İlişkiler”, Vedat, 2003, İstanbul, S.8.
[20] Canyürek, S.9. Farklı görüş, Kapancı, S.13. Yazar, müteselsil borçluluğa rağmen tek bir borçlunun takip edilmesinin mümkün olmadığını ifade etmektedir. Ancak kanımızca müteselsil borçlulardan her biri ayrı ayrı takip edilerek bütün borçtan sorumlu tutulabilecektir. Borcun tamamını ödemek durumunda kalan, diğerlerine rücu edebilecektir.
[21] Canyürek, S.8.
[22] Canyürek, S.11; Kapancı, S.17.
[23] “Kılıçoğlu, M. Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, Genişletilmiş 16. Baskı, Turhan, 2012, İstanbul, S. 734; Kapancı, S.19; Canyürek, S.10.
[24] Oğuzman, Kemal - Öz, Turgut;  “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, Vedat, 2013, İstanbul, S. 449 vd.; Kılıçoğlu, S. 735 vd.; Canyürek, S.11; Kapancı, S.24.
[25] Oğuzman/Öz, S. 455; Kılıçoğlu, S.734; Kapancı, S. 19.
[26] BK m.162’de müteselsil borcun hangi sebeplerden doğacağı düzenlenmiştir.
[27] Çelik, Nuri; “İş Hukuku Dersleri”, Yenilenmiş 14. Bası, Beta, 1998, İstanbul, S.18.
[28] Çelik, S.20.
[29] Buna uygulamadan örnek olarak; Yargıtay 9. HD 27.04.2012 tarih ve 2011/52010 E. 2012/14755 K. sayılı ilamında birlikte istihdam olgusunu şu şekilde kabul etmiştir: “… birlikte istihdam şeklindeki çalışmada, işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler…. bir kısım işçiler iş görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tara­fından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde verilen muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm iş­verenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, işçi ile işverenler arasında tek bir iş ilişkisi vardır. Birlikte istihdam eden ve organik bağ içinde olan işverenler, adi ortaklık hükümleri gereği müştereken ve müteselsilin sorumludurlar. Birlikte istihdam şeklindeki çalışma şirket dışındaki işverenler açısından da söz konusu olabilir“ Aynı doğrultuda bknz. Yar. 9. HD. 23.01.2007 tarih ve 2006/29128 E. 2007/441 K. sayılı ilamı.
[30] KMK m. 22’ye göre, kiracı da kira sözleşmesi devam ettiği sürece kat maliki ile birlikte ortak giderden müteselsilen sorumludur. Kiracının ortak gider ifasında kat maliki ile birlikte müteselsil sorumluluğu, ortak giderin kat maliki tarafından ödenmemesi halinde, yönetici ya da kat maliklerinin bizzat kiracıya karşı icra takibi yapmasını ya da dava açmasını mümkün kılar. Kanun kiracı açısından müteselsil borçluluğuna yer verirken, bir sınırlama getirerek, sorumluluğun çerçevesini kira parası ile belirlemiştir. Buna göre, ‘Kiracının sorumluluğu, ödemekle yükümlü olduğu kira miktarı ile sınırlı olup, yaptığı ödeme de kira borcundan düşülecektir. Kiracının ortak gider ifasında kat maliki ile birlikte müteselsil sorumluluğu, ortak giderin kat maliki tarafından ödenmemesi halinde, yönetici ya da kat maliklerinin bizzat kiracıya karşı icra takibi yapmasını ya da dava açmasını mümkün kılar.
[31] Akıncı, S. 81.
[32] Germeç, S.660. Sıra için bknz. İİK md. 206.
[33] Oğuzman/Öz, S. 547; Kılıçoğlu, S. 787; Engin, Baki İlkay;  “Alacağı Temlik Edenin Garanti Sorumluluğu”, Seçkin, 2002, Ankara, S.18.
[34] Oğuzman/Öz, S. 547; Kılıçoğlu, S. 787; Dalcı, Nurcihan “Alacağın Toptan Temliki”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Medeni Hukuk) Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2009, Ankara, S. 8.
[35] Borçluyu koruyucu hükümler için bknz. Oğuzman/Öz, S.568 vd.
[36] Oğuzman/Öz, S. 548; Kılıçoğlu, S. 787.
[37] Saruhan, Duygu; “Adi Alacakların Teminat Amacıyla Temliki”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2011, İstanbul, S.
[38] Oğuzman/Öz, S. 551.
[39] Oğuzman/Öz, S. 551.
[40] Oğuzman/Öz, S.551.
[41] Bu konudaki görüşler için bknz. Serozan, Rona; “Medeni Hukuk Genel Bölüm Kişiler Hukuku”, Vedat, 2011, İstanbul, S.314; Oğuzman/Öz, S.548; Engin, S. 30; Diren, Duygu “Alacağın Temlikinin Hüküm ve Sonuçları”, Çankaya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2011, Ankara, S.13; Saruhan, S. 30; Dalcı, S.11.
[42] Reisoğlu, Safa “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, 18. Bası, Beta, 2006, İstanbul, S. 402; Kılıçoğlu, S.788. Ayrıca doğmamış alacakların ayırımı için bknz. Oğuzman/Öz, S. 555;
[43] Reisoğlu, S. 406
[44] Kanımızca alacağın devri sözleşmesini alacağı devralanın imzalaması geçerlik şartı değil, olası durumlar için ispat şartıdır. Sözleşmenin geçerli olması içi alacağı devralanın imzalaması yeterlidir. Aynı görüş, Reisoğlu, S. 405.
[45] Oğuzman/Öz, S. 551.
[46] Reisoğlu, S. 402.
[47] Soyutluk prensibini savunan görüşe göre, taraflar devrin hangi sebeple yapılmış olduğunda anlaşmış olmasalar da ya da anlaşmış olmakla bu sebep geçersiz dahi olsa, kendisinde geçersizlik sebebi olmayan devir sözleşmesi geçerlidir. Bknz. Oğuzman/Öz, S. 549.
[48] Oğuzman/Öz, S.548-549, Dn.21.
[49] Şafak, Ali; “Teminat Amaçlı Alacağın Temliki”, Legal, 2011, İstanbul, S.64; Oğuzman/Öz, S.548-549, Dn.21.
[50] Alacağın devri için mevcut bir alacağın olması yeterlidir. Bu nedenle kat malikleri kurulunda özel olarak alacağın devredilebileceğine ilişkin karar alma zorunluluğu olmasa da, yasaklayıcı karar alınabilir.
[51] Ayrıca kanımızca alacakların devri kanunun amacına da aykırılık teşkil etmemektedir. Zira kanundaki birçok maddeye bakıldığından, kanunun ortak işlerin devamını ve dolayısı ile avansların hızlı ve düzenli tahsilini amaçladığı görülmektedir. Bu bakımdan genel hükümlere ve ahlaka aykırı olmayan bir alacak devrinin kanunun amacına da uygun olduğu düşünülmektedir.  
[52] Burada kastedilen, KMK uyarınca toplantı yeter ve işin özelliğine göre karar yeter sayıları ile usulüne uygun oy kullanılması gibi durumlardır.
[53] Borçlu olan kat malikleri de alacağın devir nedeniyle BK md. 186 vd. koruyucu hükümlerden faydalanabileceklerdir.
[54] Oğuzman/Öz, S.550; Reisoğlu, S. 403.
[55] Germeç, S.886.
[56] Kimi zaman taraflar yapılacak işler için sözleşmeyle beraber, ancak üzerinde belirtmeden, senet tanzim etmektedirler. Bu durumda taraflar kambiyo senedi tanzim etmek suretiyle bu kez ama metne bir şey sokmadan sebebi soyutlaştırmaktadırlar.  
[57] Kılıçoğlu, S.790.
[58] Oğuzman/Öz, S. 557.
[59] Germeç, S.910.
[60] Açılacak davanın yönetime karşı yürütülmesi imkanı olsa dahi, alacaklı icra aşamasında yine ayrı ayrı icra prosedürü yürütmek gerekecektir.
[61] Yargıtay’ın verdiği kararlarda da bir birlik yoktur. Ama sadece husumetle ilgili konunun bile çetrefilli olduğunu göstermesi bakımından örnek olabilecek çeşitli daire kararları: YHGK 03.04.1991 tarih 1991/5-79 E. 1991/178 K sayılı, YHGK  17.09.2008 tarih ve 2008/3-531 E. sayılı, 2008/531 K., Yar. 18. HD. 01.10.2002 tarih ve 2002/7159 E. 2002/9012 K. sayılı, Yar. 18. HD. 14.04.2005 tarih ve 2005/1259 E. 2005/3657 K., Yar. 18. HD. 07.05.2007 tarih ve 2007/3675 E. 2007/3898 K. sayılı, Yar. 12. HD. 27.5.2002 tarih ve 2002/10382 E. 2002/11132 K. sayılı ve Yar. 5. HD. 26.06.2008 tarih ve 2008/6783 E. 2008/8843 K. sayılı ilamları.
[62] Gecikme tazminatının temerrüt faizi ile birlikte talep edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ancak kanunda özellikle tazminat ifadesi tercih edilmiş olduğundan, birlikte talep edilebileceği ifade edilmektedir. Germeç, S.526